• TÜRKÇE OLİMPİYATLARI / Turkish Stories

  • Dec 23 2024
  • Duração: 4 minutos
  • Podcast

TÜRKÇE OLİMPİYATLARI / Turkish Stories

  • Sumário

  • TÜRKÇE OLİMPİYATLARI

    Avrupa’dan, Amerika’dan, Afrika’dan, Asya’dan ve Avustralya’dan gelen yüzlerce Türkçe sevdalısı genç, Türkiye’ye beşinci mevsimi yaşatıyor. Tam on iki yıldır Türkçe Olimpiyatları’na katılan gençler bizlere bu neşeyi, bu sevinci ve bu gururu tattırıyorlar.

    Bize benzemiyorlar ama bizim gibi konuşuyorlar, bizim şiirlerimizi, bizim şarkılarımızı okuyorlar. Sonra da ülkelerine dönüyorlar. Onları gözümüzle görmesek, seslerini duymasak bunun bir rüya olduğunu düşüneceğiz. Onları başka gezegenlerden gelmiş uzak akrabalarımız zannedeceğiz.

    Böyle sıra dışı güzelliklerin ancak hayallerde ya da rüyalarda olabileceğini düşünürüz. Ama o rüyayı çok uzun yıllar önce birileri görmüş ve bu hayali gerçeğe dönüştürmek için başka memleketlere gitmişler. Şimdi de bu gidişin bir meyvesi olan öğrenciler Türkçe Olimpiyatları’nda yarışmak için Türkiye’ye geliyorlar.

    Türkçe konuşan, şarkı söyleyen, şiir okuyan bu öğrenciler, beni duygulandırıyor ve bana gurbete gidişin hüznünü yaşatıyor. Bana “Eskici” hikâyesini hatırlatıyor. Bu acıklı hikâyede olaylar şöyle gelişir:

    O talihsiz savaş yıllarının ardından Hasan, önce babasını sonra da annesini kaybeder. Beş yaşındaki yetim Hasan, komşularının yardımıyla vapura bindirilir ve Filistin’deki halasının yanına gönderilir. Dilini bilmediği insanların yanında olan Hasan, hatırladığı üzere. Bir gün halası, sokaktan bağırarak geçen bir ayakkabı tamircisini çağırır. Küçük Hasan, bahçede ağzına bir avuç çivi doldurarak ayakkabıyı tamir eden adamı hayretle seyretmeye başlar. Bir aralık nerede, kimlerle olduğunu unutan çocuk, adamla Türkçe konuşmaya başlar:

    – Çiviler ağzına batmaz mı senin?

    Eskici, başını şaşkınlıkla kaldırıp Hasan’ın yüzüne bakar:

    – Türk çocuğu musun be?

    Hasan: – İstanbul’dan geldim…

    Eskici: – Ben de o taraflardan, İzmit’ten geldim, der.

    Altı aydan beri susan Hasan, durmadan, dinlenmeden, nefes almadan, o nazik sesiyle sürekli konuşur. Adam, artık erişemeyeceği yurdunun bir deresini, bir rüzgârını, bir türküsünü dinliyormuş gibi çocuğu dinler. Sonra işini bitirir ve kalkıp gitmeye hazırlanır. O zaman görür ki memleketlisi minik Hasan ağlıyor. Eskici, başka söz bulamaz.

    – Ağlama be, ağlama be!

    Hasan, bir daha Türkçe konuşacak birini bulamayacağı için ağlamaktadır.

    Hasan ve Hasan gibilerin yaşadığı karanlık rüyaların üzerinden çok yıllar geçti. Hasan konuşacak bir adam bulamadığı için sustuğu Arabistan çöllerinde, Afrika’da binlerce çocuk şimdi Türkçe konuşuyor. Şimdi yedi kıtanın herhangi bir yerine yolu düşen Türkler, mutlaka Türkçe konuşan birine rastlıyor.

    Peki, nasıl oldu bu? Dünya nasıl Türkçe konuşur oldu? Hepsinin cevabı bu misafirlerimizin ışıltılı gözlerinde saklı. Bu ışık ellerde, yüreklerde saklı. “Dünya dili, dünyada kalır.” diyen dillerde saklı. En önemlisi de o fedakâr Anadolu insanının gönlünde saklı. Şu anda bu olimpiyatlara 140 ülkeden 1500 öğrenci katılıyorsa; rüyalar, hayaller gerçeğe dönüşmüş demektir. Bize de beşinci mevsimin güzelliklerini yaşamak kalıyor.

    Ali ÇOLAK (Düzenlenmiştir.)

    Exibir mais Exibir menos
activate_buybox_copy_target_t1

O que os ouvintes dizem sobre TÜRKÇE OLİMPİYATLARI / Turkish Stories

Nota média dos ouvintes. Apenas ouvintes que tiverem escutado o título podem escrever avaliações.

Avaliações - Selecione as abas abaixo para mudar a fonte das avaliações.